Ergenlik ve Aile İletişimi

ERGENLİK DÖNEMİNDE AİLE İÇİ İLETİŞİM

Sezen Aksu’nun şarkı sözleri ergenlik dönemini ne kadar güzel anlatıyor değil mi. Küçüğüm daha çok küçüğüm, bu yüzden bütün hatalarım, öğünmem bu yüzden, bu yüzden kendimi özel önemli zannetmem. Küçüğüm daha çok küçüğüm, bu yüzden saçmalamam, yenilmem bu yüzden, kendime hala güvensizliğim. Ne kadar az yol almışım, ne kadar yolun başındaymışım meğer, elimde yalandan kocaman oyuncak zaferler. Küçüğüm daha çok küçüğüm, bu yüzden korkularım, gururum bu yüzden, bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım. Küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden sonsuz endişem, savunmam bu yüzden, bu yüzden küçük bir iz bırakmam için didinmem. Küçüğüm daha çok küçüğüm…

Gözlerinizi kapatın ve ergenlik döneminizi hatırlayın: Hayatınızın en harika, coşkulu, heyecan dolu tutkulu, ama aynı zamanda da en kaygılı, huzursuz ve depresif dönemlerinden biri olduğunu anımsamakta zorlanmayacaksınız. Kimi zaman “delikanlı, kanı kaynıyor” diye övüldüğümüz, kimi zaman da, “şimdiki gençlerin akılları da bir karış havada canım”, diye ayıplandığımız bir dönemdi ergenlik dönemimiz. Değişen bedenimizi tanıdığımız, aslında kendimiz üzerinden dünyayı tanıyıp yeniden adlandırmak istediğimiz bir dönemdi aynı zamanda. Çocukluktan erişkinliğe geçerken bütün insanların yaşadığı sorunları yaşıyorduk, ama nedense yine de kimse bizi anlamıyordu. Hem yalnız kalmak istiyorduk hem de bir yerlere ait olmak, kimsesiz kalmamak… Aşkı, üzüntüyü, öfkeyi, hayal kırıklığını o dönemde tattık. Hatta aramızda bazılarımız, keşke olmasaydı dediğimiz şeyleri de yaptık. İyisiyle kötüsüyle bizi biz yapan şeyleri, daha da önemlisi yaşam boyu sürecek dostlukları bu dönemde bulduk. Bu dönem bizim ergenlik dönemimizdi.

Ergenlik dönemindeki çocuğunuzla iletişim kurmak sizin için genellikle zorlayıcı olabilir. Çünkü ergenlik döneminde, ergen hayatındaki fiziksel, duygusal ve sosyal değişimleri, anne ve baba ise değişen çocuğunu anlamaya çalışmakla uğraşır. Bu süreçte, ana babalar çocuklarını büyütürken değişik pek çok yanlış davranışta bulunabilirler. Çocuğa karşı gösterilen yanlış tutumlar her ailede değişkenlik gösterebilir.

Ergenlik dönemi, kişinin kökten bir değişim geçirdiği ve aslında en çok da ailesine ihtiyaç duyduğu bir dönemdir. Gençliğe atılan bu ilk adımda hem fiziksel, hem duygusal, hem cinsel hem de sosyal değişimler söz konusudur. 12–24 yaşları arasındaki grup ergenlik dönemi olarak kabul edilir. Ergenliğin yaş sınırları oldukça geniş tutulmaya çalışılmıştır. Bunun sebebi bireysel ayrılıklardır.

Sağlık ve bedensel yönden koşullar iyileştikçe ergenlik dönemi daha küçük yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Ergenin somut yapısı ile ilgili olarak en önemli gelişmeler boy ve ağırlık artışı, iskelet ve kas gelişimi, iç salgı sistemindeki gelişme ve çeşitli organlarda görülen büyümelerdir. 2 yıldan 4 yıla kadar uzayabilir. Erkeklerde 4, kızlarda 3 yıla kadar sürmektedir. Ergenlik, çocukluktan çıktıktan sonra yetişkin bir insan olmadan önce bir kimlik kazanma dönemidir. Bu kimlik, çocuğu hem bireysel olarak hem de toplum içindeki yeri açısından etkiler. Erkek çocuk delikanlı, kız çocuk genç kız olarak kabul edilmeye başlanır. Cinsiyetin gerektirdiği roller her iki cinsin de üzerine yüklenmeye başlanmıştır. Bu rollere uyum sağlamak ergen için en başlarda zor olabilir. Çocuk buna direnç geliştirebilir.

Fiziksel, duygusal, cinsel, sosyal…. Bu kadar çok şeyin bir arada değişmesi başlı başına bir stres kaynağıdır. Bu yeni kişiliğe ve yetişkin olmaya uyum sağlama süreci ise başka sıkıntıları beraberinde getirir. Baştanbaşa değişen ve gelişen bir kişilik, kişinin sadece kendisi için değil ailesi için de çok zordur. Eskiden çok iyiyken sonrada bir anda kötüleşen, çocuğumuzu tanıyamaz olduk dedirten, birçok yetişkinin nasıl davranacaklarını bilemedikleri bir evredir bu… Böylesi güçlüklerin yaşandığı bir aile ortamını güzelleştirecek tek şey ise doğru iletişimdir. Bu kitapçıkta, ergenlerin en çok hangi iletişim çeşidine ihtiyaç duydukları ve en çok hangilerine pozitif tepkiler verdikleri anlatılacaktır.

ERGENLİK DÖNEMİNDE GENÇLERİN YAŞADIĞI DUYGULAR

Ergenliğin başlarındaki büyümenin hızlı oluşu, ergenin hem duygularında, hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar sergilemesine neden olur.

Ergenliğin ilk yıllarında anne-babalar çocukları hakkında sıkça şunları söylerler:

  • Asi ve hırçın
  • Evde huysuz
  • Alıngan, karamsar, ters
  • Dışarıda sıkılgan, durgun ve dalgın
  • Kendi başına buyruk ve sorumsuz
  • Banyoya girmiyor
  • Olur olmaz her şeye ağlıyor
  • Ders çalışmıyor
  • Süse düşkün
  • Yalnızlık isteği
  • Can sıkıntısı
  • Otoriteye karşı direniş
  • Karşı cinse yönelmiş zıtlık
  • Duygululuğun artması
  • Kendine güvensizlik
  • Çabuk üzülür
  • Çabuk sinirlenir
  • Çok geziyor
  • Olur olmaz her şeyi sorun yapar
  • İlgileri artmış, gelgeç hevesleri çoğalmıştır
  • Gürültülü müziğe bayılır
  • Süse ve giyime düşkünlük gösterir.
  • Genç kız ayna karşısında saatler geçirir.
  • Duygu durumda kolay değişiklikler
  • Toplumsal zıtlık
  • Bazen yalan söylüyor
AİLE OLARAK BİZLER NELER YAPABİLİRİZ

Mümkün olduğunda sıradan sohbetler yapın. Bunun için gün içindeki fırsatları değerlendirin. Örneğin bazı ebeveynlerin fark ettiği gibi ergenlik çağındaki çocuklar, kendilerini anne babalarıyla yüz yüzeyken değil de yan yanayken, yani ev işleri yaparken ya da arabayla bir yere giderken daha rahat ifade ediyor.

Konuyu uzatmayın. Her konuyu illa sonuna kadar tartışmanız gerekmez. Aksine, asıl söylemek istediğiniz şeyi söyleyin ve sonra da konuyu kapatın. Çocuğunuz, söylemek istediklerinizin çoğunu yalnız kaldığında “duyacak” ve bunlar üzerinde düşünebilecek. Bunu yapmasına fırsat verin.

Dinleyin ve esnek olun. Sorunu tam olarak anlayabilmek için çocuğunuzun sözünü kesmeden onu dikkatle dinleyin. Cevap verirken makul olun. Eğer çok katı olursanız, çocuğunuz ceza almadan kuralları çiğnemenin yollarını aramaya çalışacaktır. Gençlerle ilgili bir kitapta da söylendiği gibi böyle bir durumda “çocuklar ikili bir yaşam sürmeye başlıyor.” Kitapta şu sözler de yer alıyor: “Bir taraftan anne babalarının duymak istediği şeyleri söylerken, diğer taraftan onların göremeyeceği bir yerde olduklarında istediklerini yapıyorlar”

Sakin olun. Ergenlik çağındaki Kübra şöyle diyor: “Annemle bir konuda hemfikir değilsek, söylediğim her şeye karşı çıkıyor. Böyle olduğunda kendimi çok kötü hissediyorum ve konuşmamız tartışmaya dönüşüyor.” Bu gibi durumlarda aşırı tepki göstermektense, çocuğunuza, onun hislerini anladığınızı belli eden sözler söyleyin. Örneğin, “Bunda üzülecek bir şey yok!” demek yerine, “Bunun seni ne kadar üzdüğünü anlıyorum” diyebilirsiniz.

Ne yapması gerektiğini söylemektense, mümkün olduğunca yönlendirin. Çocuğunuzun mantık yürütme yeteneği, gelişmesi gereken kaslara benzer. O halde ikileme düştüğünde gereken “antrenmanı” onun yerine siz yapmayın. Konu hakkında konuşurken, kendi kendine birkaç çözüm bulması için ona fırsat verin. Bazı seçenekler üzerinde birlikte fikir yürüttükten sonra şöyle söyleyebilirsiniz: “Bunlar önündeki seçenekler. Bir iki gün düşün. Sonra da kararın ve nedenleri hakkında konuşabiliriz.”

Eleştirmek yerine, dinleyin: Ergen çocukları eleştirmeden ve kızmadan dinleyebilmek çok kolay değil kuşkusuz. Ama siz yine de sağlıklı iletişim kurabilmek için çocuğunuzu eleştirmek ve sürekli yapması gerekenleri söylemek yerine, onu dinleyin. Bu süreçte bir sonraki cümlenizi düşünmek yerine ne dediğine ve ne demek istediğine odaklanın. Uzun cümlelerden kaçının ve konuşmanızın karşılıklı devam ettiğinden emin olun.

Ortak ilgi alanları bulun, birlikte yapın: Çocuğunuzun ilgisini çekebilecek aktiviteleri keşfedin ve ona bunları birlikte yapmayı teklif edin. Örneğin ona dans veya herhangi bir spora ya da başka bir aktiviteye birlikte katılmayı önerebilirsiniz. Veya çok sevdiği bir müzik grubunun konserine, festivale birlikte gitmeyi teklif edebilirsiniz.

•Teknolojiyi yakından takip edin: Malum, devir teknoloji devri. Tabii ki çocuğunuz kadar teknolojiyle içli dışlı olmanız zor ve gerekli de değil. Ama en azından gençlerin sıkça kullandıkları selfie – Instagram, Facebook, Twitter, Play Station oyunları gibi başlıklar konusunda bilgi sahibi olun. Bu çocuğunuza bir adım daha yakınlaşmanızı sağlayacaktır.

Sorunları nasıl konuşmalıyız

Öfkeli anımızda yapacağımız konuşma genellikle sonradan çok pişman olacağımız konuşmadır. Öfke kontrolümüzü sağladıktan sonra, uygun yer ve zamanda “duygularımı seninle paylaşmak istiyorum, çünkü ilişkimize değer veriyorum”, ‘’Olayları yanlış algılamış veya yanlış yorumlamış olabilirim”, sana konuları ne açıdan ele aldığımı ve ‘’neler hissettiğimi anlatmak istiyorum”, daha sonra senden ‘’kendi bakış açını anlatmanı istiyorum” diye söze başlarsak çocuğumuzun bizi dinlemesini sağlayabiliriz.

Endişelerinizden bahsederken ne gördüğünüzü, ne duyduğunuzu ve bunu nasıl yorumladığınızı, duygularınızı ve neye üzüldüğünüzü anlatın. Sizi üzen olaya odaklanın ve sakın daha önce yaşadığınız benzer olaylardan bahsetmeyin, geçmiş olayların tekrar gündeme getirilmesi bu olayın da çözümsüz olmasına neden olur.

Öfkeli ergenle nasıl iletişim kurulabilir?

Ergenler hata yapabilir, iyi bir anne baba olmanın yolu ergenler hata yaptığında doğru davranabilmektir. Çocuklarınız size öfkeyle bağırıp çağırıyorsa kendinize sormanız gereken soru ‘bu davranışı kimden öğrendi?’ olmalıdır. Çocukların öfkelerini kontrol altına almak için önce kendi öfkemizi kontrol altına almayı öğrenmeliyiz.

Çocuğunuz öfkesini dışa vuruyorsa soğukkanlılığınızı kaybetmeyin. ‘benimle böyle konuşamazsın, kes sesini, odana git’ şeklindeki konuşmalar bu öfkeyi daha artırır.

Onu sakinleşince dinleyebileceğinizi söyleyin. Sakinleştikten sonra onu dinleyip ‘sen benim …. yapmama kızmışsın’ şeklinde bir konuşmayla onu anladığınızı gösterdikten sonra kendi bakış açınızı ve duygularınızı paylaşın.

Kişiliğine yönelik ağır sözler söylemeyin, çünkü kendini savunmaya geçer, size öfkesinden yaptığı hatayı yeterince göremez, ‘ zaten beni hiç anlamıyorlar, baskı yapıyorlar ben de onların dediklerinin tam tersini yapacağım’ diye düşünür.

Ben her şeyi bilirim tavrında olmayın. ‘bence ……. yapmalısın’ yerine ‘mesela …. olabilir mi?’ diyebilmek önemlidir. Ondan farklı düşünüyorsak, ‘kararını verip sonuçlarını yaşayacak olan sensin ancak bu konuda yaşadığım kaygı ve sıkıntımı seninle paylaşmak istiyorum, bu yüzden…. yapmanın daha iyi olabileceğini düşünüyorum.’ Şeklindeki ifadeler bizi dinlemesini sağlayacaktır.